YOL YAKINKEN

Değerli Boğaziçi Üniversiteli arkadaşım Hilmi Güvenal’ın yayınlanan kitabını ben de benim için henüz yol yakınken, her gün yemek üstüne içilen lezzetli bir kahve ve yanında yenilen bitter çikolata misali okuyorum.

Zaten kitabın doğası da böyle, yavaş yavaş okunulacak, yudum yudum içilecek bir başucu kitabı.

Bu arada yaşadığımız ekonomik tsunamiden de dolayı ben kitabı okurken şirketleri değil ülkemi Türkiye’yi düşünüyorum.

Kitaptan iki tane alıntı yapıyorum:

Bildiğimiz kurumsal hayat çizgisi bir fikirle başlar, bir ürüne dönüşür, olgunlaşır, duraklar ve düşüşe geçer. Yenilenmeyi başaramazsa da ya tasfiye olur ya da el değiştirir.

Şirketlerimizin büyük bir çoğunluğu kötü yönetiliyor, çoğu kazanmıyor, stratejileriyle, kısa vadeye odaklılar. Markaya, yeni ürünlere, yeni pazarlara yatırım yapmıyorlar.
Reform kaçınılmaz.

Hilmi beyin kitabı siyaset ile ilgili değil ama ben onu okudukça belki de yeterli bir zam görmeyen emekli aylığımın etkisiyle ister istemez kitabın kapsamını büyütmek istiyorum.

Farz edelim ki Türkiye büyük bir şirket, bence de zaten en büyük şirketimiz de Türkiye.

Türkiye Osmanlı Devletinin son döneminde bir Cumhuriyet fikriyle doğdu, bir bağımsız ülkeye dönüştü, olgunlaştı.

Acaba cumhuriyetimiz yaşam eğrisinin neresinde? Yenilenmesi gerekiyor mu? Kuruluşundan 100 yıl sonra bu cumhuriyeti nasıl daha etkili hale getiririz!

Cumhuriyetimizin stratejisi ne? Bu strateji halkımız tarafından çoğunlukla anlaşılıyor mu, benimseniyor mu, yeterli mi, 100 yıl sonra bazı değişiklikler gerektiriyor mu?

Saygı değer ekonomistlerimize göre Türkiye dışarıdan gelen sıcak dövize bağımlı bir ekonomik yapıya sahip, kısa vadeli hedeflere odaklı, mutlaka kendisini yenilemek zorunda.

Çok net ki şu an başlayan fiyat artışları buz dağının gözüken yüzü, aşağıya indikçe daha neler göreceğimizi bilmiyoruz.

Bence her şey önce kendimize gerçekçi olarak bakmak ve neleri yanlış yaptığımızı dürüst bir şekilde kabul etmekle başlayacak. Algı yönetimi ile sebze meyve ve et fiyatları düşmeyecek.

Dünyadaki değerlendirme parametreleri belli, milli gelir, bu gelirin dağılımı, sanayileşme ve okullaşma oranları, okul fiyatları ve kaliteleri, PISA sonuçları, hukuk ve demokrasi endeksleri gibi bir çok şey var, var ama onlara dürüstçe bakacak ve sorgulayacak yüreğimiz var mı bunu düşünmek gerekiyor.

Dünyanın en bereketli topraklarında ve denizlerinde yaşarken insanlarımız nasıl besleniyor bir sorgulamak gerekmez mi?

Yol Yakınken çok güzel bir kitap, ben onu ezoterik bir bakış açısı ile okuyorum, okudukça düşünüyorum, sorular sormaya devam ediyorum.

Bence hepimizin kendi açısından sorular sorması gerekiyor ve bu kitap soruları açtıkça açıyor.

Yol yakınken düşünmeye hep birlikte devam edelim mi?

Kategoriler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir