BİR NÖBET LİSTESİ ÖYKÜSÜ

Öykümüz 1978 yılının Heybeliada’sında geçer, Deniz Harp Okuluna tayini çıkmış bir asteğmen o gün asılmış olan aylık nöbet listesinde kimi asteğmenlerin bir, çoğunun iki bazılarının da üç nöbeti olduğunu görür ve listeyi hazırlayan yüzbaşıya giderek neden böyle bir fark olduğunu sorar. Aslında liste gelişigüzel yapılmıştır, ama askerlikte “emir demiri keser” prensibi vardır. Fakat yüzbaşı asteğmene farklı davranır ve ona bundan böyle tüm nöbet listelerini yapma görevini verir ve ilave eder; Bana donanmada Deli Reha derler, eğer en ufak bir sorun çıkarsa başın derde girer.

Asteğmen isteyerek okumasa da makina mühendisi olmuş ve mühendis bakış açısı üzerine tutkal gibi yapışmıştır. Hemen işe girişir.

Önce nöbet günlerine zorluklarına göre bir puan sistemi getirir. Pazartesi-çarşamba arası nöbetler 2 puan ağırlığındadır, sistem gereği 24 saat nöbet tutan ertesi gün izinlidir. Ancak 24 saat nöbetten sonraki gün genelde insan yarı uykulu olmakta ve günün keyfini yaşayamamaktadır. Perşembe nöbeti 1 puandır çünkü onu tutan kişi uzun hafta sonu tatiline çıkmaktadır. Cuma ve pazar nöbetleri 3 puandır çünkü hafta sonu tatilinden birer gün yarı uykulu geçmektedir. En ağır nöbet cumartesidir, çünkü hafta sonu yanmaktadır, bu yüzden 5 puan değerindedir.

Buna göre her asteğmene bir ayda yaklaşık 6 puanlık nöbet düşer.
Gönüllü olarak cumartesi nöbeti alanlara başka nöbet verilmez.
Listeler hazırlandıktan sonra isteyenler nöbetlerini mutabık kaldıkları arkadaşlarıyla birlikte başvurarak imza karşılığı değiştirebilirler.
Görev esastır, herkese adil dağıtılır, tüm bilgiler şeffaftır, kimsenin hakkı yenmez. Bu listeyi hazırlayan asteğmen herkes gibi nöbetlerini tutar, hiç bir aksaklık olmaz, olanlar da karşılıklı anlayış ve iş birliği ile çözülür. Deli Reha yüzbaşı ile de askerlik bittiği gün sevgi ile vedalaşırlar.

Tüm bunları yapan asteğmen kimsenin amiri de değildir ama daha sonra jazz müziğinden liderlik derslerinde öğreneceği gibi herkes hem lider hem takip edici olmayı öğrenmelidir.

Deniz Kuvvetlerinde edindiği deneyim bu asteğmene tüm yaşamı boyunca yol gösterir, insanların ne kadar ağır olursa olsun o yükü adil davranan, herkese aynı ilkelere göre davranan dürüst yöneticilerle yürekten paylaştıklarını görür.

O asteğmen iş yaşamının sonbaharında yönetici koçu olur, gün gelir birlikte çalıştığı insanları nasıl bir metafor ile tarif etmek istediğini sorarlar, düşünür ve cevap verir:

İnsanlar eski transistörlü radyolar gibidirler, tüm yayınları alabilirler, doğru yöneticiler onları iyi yayınların dalga boylarına ayarlarlar, parazit sesleri yok ederler, sürekli iyi yayınlara programlanan radyolar da zamanla kötü yayınları unuturlar.

O asteğmen şimdi Tuzla’da yaşıyor, Deniz harp Okulu da Tuzlaya taşındı. Bazen Tuzla’daki Tersane Komutanlığına gidip denizcilerle sohbet ediyor.

Akşamları güneş battığında ise Heybeliada’ya bakarak eski anılarını tazeliyor. Değerli bir insan olmanın önemli olmaktan daha güzel olduğunu yaşıyor.

Kategoriler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir