TÜRKİYE ÜZERİNE AMERİKA’DAN DÜŞÜNCELER
Pazartesi günü geldiğim Chicago kentinden ülkemdeki gelişmeleri izliyorum.
Jetlag yüzünden tuhaf zamanlarda uyanıyorum. Türkiye’deki faiz artırımını da sabaha karşı beşte merak ve endişe ile izledim, daha sonra yapılan yorumları ve gelişmeleri de aynı şekilde izliyorum.
Bizim koçlukta uyguladığımız perspektif değiştirme ile olaylara farklı bir bakış açısı ile bakmak bir bakıma benim için gerçekleşti.
İki sene aradan sonra geldiğim Chicago Evanston’da bir çok şeyin değişmiş olduğunu gördüm, en üzücü olanı ise Bernes and Nobel kitapevinin kapanmış olması idi. Şehirde pandeminin getirdiği ciddi bir sakinlik ve hüzün var, noel geliyor ama neşeyi ara ki bulasın.
Otele geldiğim ilk gün Amerika’nın ana gündemi gazetelere göre ülkenin güneyindeki fırtınanın getirdiği ağır yıkım, zirai gübre satışlarındaki artışın tarım ürünlerine yansıması, pandeminin devamı yüzünden okul sisteminin yaşadığı zorluklar ve artan enflasyon yüzünden yiyecek fiyatlarının artışları idi. Burada da chip krizi yüzünden otomobil satışlarında dar boğaz var.
Yaşamım boyunca krizden krize savrulan bir ülkenin ağır ateşte iyi pişmiş bir insanı olarak ülkem için diyebileceğim şu, bu da elbet geçecektir.
40 yıl önce ben iş hayatıma başladığımda Türkiye gene krizdeydi, sonra başatılan ihracat seferberliğinde ben de elinde çanta Türk mallarını satmak için yola düşen genç insanlardan biri olarak çalıştım.
En çok gurur duyduğum şeyler Türkiye’den eski Sovyetler birliğine ilk defa yüksek endüstriyel katkılı ürünler olan buzdolabı kompresörleri, yüksek vasıflı çelik ve dikiş makinası elektrik motorları satmam oldu. İhracat hamlesi ile Türkiye çok gelişti.
Buradan ülkeme bakınca doğal olarak çok üzülüyorum. Türkiye kırk yıl önceki haline döndü, yapısal bozukluklarının neticesinde geldiğimiz nokta bu. Buna üzülmek yerine bugün ülkem için ne yapabilirim demeyi seçiyorum.
Değişik vesilelerle ilişki içinde olduğum genç insanlarında gördüğüm potansiyel ve arzu beni gelecek için umutlandırıyor.
Türkiye içinde olduğu kötü durumdan mutlaka çıkacak, yapısal bozukluklarını başta siyaset olmak üzere değiştirecek, bunun için de bir bedel ödeyecek.
Toplum 5.0’dan bahsediyoruz ama daha önce yapılması gereken zihinsel değişiklikler var. Bunu gerçekleştirebilecek insan potansiyelimiz de var.
Öncelikle birbirinden kopmuş tüm insanlarımız arasında ayırım yapmadan daha etkili diyaloglar kurmak ve yeni bir ortak gelecek hayali yaratmamız gerekiyor.
Daha sonra eğitim sistemimizi metaverse konuşulan bir dünyaya göre yeniden tasarlamalyız.
Ben bu süreçte tüm yaşam deneyimimi, koçluk ve Mentorluk becerilerimi içinde yaşadığım toplumu geliştirmek üzere kullanmaya devam edeceğim. O kadar çok yapabileceğimiz şey var ki.
Bizi öldürmeyen şey bizi güçlendirecektir.
Türkiye elbet bu karanlık günleri arkasında bırakacaktır.
Siz içinde olduğumuz koşullarda neler yaparak bu anlamlı mücadeleye katılmak istiyorsunuz?
Karamsarlık asla bir seçenek değildir…
Kategoriler
- Annem (2)
- Deprem (7)
- Eğitim (31)
- İş Hayatı (28)
- Kişisel Düşünceler (163)
- Koçluk (55)
- Koronavirüs (14)
- Liderlik (10)
- Müzik (4)
- Spor (10)
- Takım Oyunu (4)
- Teknoloji (6)
Arşivim
- Nisan 2023 (5)
- Mart 2023 (7)
- Şubat 2023 (4)
- Ocak 2023 (3)
- Aralık 2022 (4)
- Kasım 2022 (10)
- Eylül 2022 (3)
- Ağustos 2022 (4)
- Temmuz 2022 (6)
- Mayıs 2022 (6)
- Nisan 2022 (4)
- Mart 2022 (4)
- Şubat 2022 (5)
- Ocak 2022 (6)
- Aralık 2021 (6)
- Kasım 2021 (3)
- Ekim 2021 (5)
- Eylül 2021 (8)
- Ağustos 2021 (7)
- Temmuz 2021 (7)
- Haziran 2021 (4)
- Mayıs 2021 (11)
- Nisan 2021 (7)
- Mart 2021 (6)
- Şubat 2021 (6)
- Ocak 2021 (8)
- Aralık 2020 (7)
- Kasım 2020 (4)
- Ekim 2020 (9)
- Eylül 2020 (12)
- Ağustos 2020 (7)
- Temmuz 2020 (10)
- Haziran 2020 (13)
- Mayıs 2020 (6)
- Nisan 2020 (11)
- Mart 2020 (4)
- Şubat 2020 (9)
- Ocak 2020 (6)
- Aralık 2019 (2)
- Kasım 2019 (5)
- Ekim 2019 (15)
- Temmuz 2019 (9)
- Mayıs 2019 (4)
- Nisan 2019 (32)