TAKSİ MESELESİ ÜZERİNE

Bugün bir taksiye bindim, şöför ile sohbet ederken yıllar önce bir Fransız taksi şöförü ile yaptığım sohbet aklıma geldi.

Fransızlar kendi dilleri dışında başka dilleri bilseler bile çoğu zaman konuşmamayı tercih ederler. Ama bu şöför İngilizce biliyordu ve konuşabildik.
Ben Fransız’a ülkesinde taksi sisteminin nasıl yönetildiğini sordum o da bana anlattı.

Taksi plakası sahibi olabilmek için sınava girip taksi şöförü ehliyeti almak gerekiyor, bu ehliyeti alanlar sadece bir tane taksi plakası alabiliyorlar, onu kendileri kullanıyorlar, kimseye kiralıyamıyorlar veya satamıyorlar, taksi servisi amme hizmeti sayılıyor.

Otomobil şirketleri kendi liste fiyatlarından taksicilere özel bir yüzde 20 indirim yapıyorlar, bunu da kendi reklam tanıtım bütçelerinden karşılıyorlar, trafikte gezen kendi markaları birer reklam aracı sayılıyor.

Taksiciler amme hizmeti yaptıklarından onlara satılan otomobillerden KDV alınmıyor. ( şöföre ÖTV’yi sordum kavramı anlayamadı)

Otomobiller bizde kullanılan segmentlerde değil bir üst segmentten kullanılabiliyor. Örneğin Mercedes C serisi değil E serisi kullanabiliniyor.

Şöförler taksi olarak kullanacakları otomobiller için bankalardan taksiciye özel düşük faizli bir kredi alıyorlar, araçlar beş yıl kullanılıp taksi hizmetinden çekiliyorlar, kredi 60 ay eşit taksitli olarak ödeniyor.

Otomobillere arka tarafa en fazla üç kişi bilebiliyorsunuz, ön sağ koltuk şöförün kahvesi yemeği ve kitabını koyması için açık kalıyor, ama dört kişiyseniz şöföre rica edip o kabul ederse binebiliyorsunuz.

Yıllar önce Bodrumda bizi tatil köyüne götüren bir Türk şöförü bana nasıl olup da Avrupalı taksi şöförlerinin Türkiye’ye aileleriyle gelip iki hafta deniz tatili yapabildiğini sormuştu. Ben de ona bu öğrendiklerimi anlatmıştım, adamcağız çok üzülmüştü.

Günümüzün en önemli konusu deprem felaketimiz. Ama bakıyorum yavaş yavaş yaşam normale dönüyor ve ateş düştüğü yeri yaktığı ile kalıyor. İnsanlar unutmaya başladılar bile.

Asıl mesele bizim ülkemizin yönetim anlayışı:
Her şeyi kendimize has ve çoğu zaman akıl dışı bir anlayışla yönetiyoruz.

Türkiye’deki taksi sistemi yönetimi ile imar yönetimi arasında aslında bir bağ var.

Bizim taksi sistemimizde ticari yatırım aracı olan taksi plakalarından başlayan ve taksi plakalarını taksicilere fahiş fiyatla kiralayan aracı şirketlere varan bir düzen var, bu ne şöförleri ne de taksi müşterilerini mutlu ediyor.

Sonuç sistem olarak depremde de taksilerde de aynı.

İnsanlarımızı önemsemiyen, kaderci ve acı veren sistemler.

Doğruya giden yol ne yazık ki acı deneyimlerden geçiyor.

Lütfen bu sefer unutmayalım, deprem siyaseti etkilemesin, akıl ve sağ duyu neyi gerektiriyorsa onu yapalım.

Siz ne dersiniz?

Kategoriler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir