BİR ŞARKININ ÜÇ BOYUTU

Ayten Alpman ile yıllar önce “Jazz Dergisi” için yaptığım ilk röportajımda bana kendisinin ünlendirdiği “Memleketim” adlı parçanın öyküsünü anlatmıştı.

Onunla konuşmak için evine doğru giderken heyecandan titriyordum, tüm çocukluğum boyunca rahmetli anne ve babamın severek dinlediği efsane şarkıcıyla tanışma düşüncesi inanılmaz bir şeydi.

Ayten Alpman her yönüyle bir caz şarkıcı olmasına rağmen kader ona farklı bir yol çizmişti. Yıllarca İsveç’te çalışmış, orada Quincy Jones ile tanışmış, Quincy ona “gel seni Amerika’ya götüreyim ve tüm dünyaya tanıtayım” diye davet etmiş olmasına rağmen eşi İlham Gencer’i ve çocuklarını bırakamamış Türkiye’ye dönmüştü.

Müzik kariyerine burada devam ederken orkestrasında şarkı söylediği Şerif Yüzbaşıoğlu ona bir şarkı önermiş. Bu şarkıyı da her gece programlarını bitirirken son parça olarak söylemişler.

O devirde Türkçe sözlü yabancı aranjman şarkı modası varmış. Bu şarkının orjinali Fransız şarkıcı Mireille Matheus tarafından söylenen “L’aveugle” imiş. Şarkı bir köylerden birinde bulutlara bakarken gülümseyen ve keman çalan görme özürlü kemancıyı anlatıyor.

Bu şarkının Türkçe sözlerini de Fikret Şenses yazmış:

Havasına suyuna taşına toprağına
Bin can feda bir tek dostuma
Her köşesi cennetim ezilir yanar içim
Bir başkadır benim memleketim.

Şarkı 1974 Kıbrıs Barış Harekatı sırasında radyolardan birinde çalınınca çok kısa zamanda ülkemizin ikinci milli marşı olarak halk tarafından benimsenmiş. Harekat bitikten sonra da Ayten Alpman tüm askeri birlikler tarafından davet edilen, sevgiyle kucaklanan bir şarkıcı olarak zihinlere kazınmış.

Kısacası caz divası olarak yola çakan bir insan ülkenin milli duygularını en iyi temsil eden bir müzik kralıçesi olmuş.

Ama işin biraz daha öncesine dönersek şunu öğreniyoruz. Bu müziğin orjinali de klezmer tarzında söylenen Rabbi Elimelekh adlı geleneksel bir yahudi şarkısı.

Tek bir şarkı üç ayrı zamanda ve bağlamda üç birbirinden farklı kültüre hitap etmiş.

Bu öğrendiğim şey bana her zaman sadece neyin söylendiğinin değil, aynı zamanda nerede, ne zaman ve ne çerçevede söylendiğini düşünmem gerektiğini hatırlatıyor.

İlginç olan şey insanlığı bir birinden ayıran onca kötülük varken müziğin her türlü farklılıkları birleştirebilmesi.

Dil, din, ırk ayırmadan müzik insanlara insani değerleri hatırlatan bir pusula, hep doğruyu ve güzeli gösteriyor.

Bir başka milli şarkımız “Dağ Başını Duman Almış” şarkısının da böyle bir öyküsü var, merak edenler araştırabilir.

Ayten Alpman artık aramızda değil, eşi İlham Gencer ağabey de vefat etti. Bir seferinde Açık Radyoda Naim Dilmener ile ikisini birlikte ağırlamıştık, benim programımda caz söyleşisi, onun programında ise pop söyleşisi yapmıştık.

Şimdi bana sadece onlarla yaşadığım harika anılar kaldı.

Ayten Alpman ve İlham Gencer’in anısına.

Kategoriler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir