DÜNYA KUPASI 2 (2022)

Dünya kupası sahibini buldu, zenginin parası züğürdün çenesini yorar derler, kupa gitti, dedikodusu bize yadigar kaldı.

Hepimiz dünyayı, olayları ve insanları kendi öz merceğimizden görüp algılarız, kişisel birikiminiz ve ilgi alanlarımıza göre bazı şeyleri öncelikli olarak fark ederiz.

Bir futbol uleması değilim, Türkiye’deki anlamda bir taraftar bile değilim ama ben de 45 günlük karnavaldan nasibimi aldım.

Biz verdiğimiz eğitimlerde katılanlara son gün bir soru sorarız; Buradan neyle ayrılıyorsunuz?

Pazar akşamki unutulmaz finalin sıcaklığı geçtikten sonra bakın ben kendi cebime neler koymuşum:

Futbol insanları ortak bir duyguda birleştirebilen çok güçlü bir enstrüman, tüm dünyayı kapsıyor, içinde her ülkeden her ırktan her inançtan her siyasi görüşten insan var.

Futbolda ırkçılık yok, nesiller çatışması yok, kayırma yok, iyi olmayana başarı yok, herkes her şeyi anında görüyor biliyor ve tepki veriyor. Evet şans faktörü var ama bir yere kadar.

Futbolda herkes kendi öz kimliğinden çıkıp ortak bir kimliğe bürünüyor, kendi yaşamındaki her şeyi futbol arenasına dolduruyor ve geçici olarak unutuyor.
Savaşlar, acılar, siyasi ve ekonomik sorunlar maçlar boyunca “cloud” da bekliyor, ama maçın heyecanı bitince tekrar “download” ediliyor

Futbol tıpkı yaşamdaki gibi tahmin edilemez, sürprizlere açık, bu yüzden de heyecanlı ve keyif veriyor. Final maçından önce Fransa favori idi ama ilk 80 dakika Arjantin önde idi. Sonrası ise bir efsane, Fransızların maçı son anda çevirmesi ve ortaya koydukları mücadele çok etkileyici idi. Messi için söylenecek çok söz var, tek başına bir yaşam kılavuzu olarak takımını şampiyonluğa taşıdı.
Ama unutmayın tek başına yıldızlar ile futbol oynanmıyor.

Hırs, azim ve inanç olmadan, takım olarak oynamadan başarı gelmiyor.

Arjantin cumhurbaşkanının ekonomik sıkıntılardan dolayı Katar’a gelememesi, Nusret’in sahadaki görüntüleri, Messiye giydirilen kaftan gibi ayrıntılar da olaya renk katan şeyler oldu.

Bu büyük başarı Arjantin’i çok mutlu etti ama unutmayın ki Arjantin’in ekonomisi çok kötü.

Bence bu şampiyonadan kendi iş yaşamımız için de ders çıkartmak gerekiyor.

Futbolda başarı için geçerli olan herşey burada da geçerli.

Kendi yaşamınızda hangi takımlarda oynuyorsunuz?

Takımınıza ne kadar inanıyor ve güveniyorsunuz?

Takım arkadaşlarınızı ne kadar yakından izliyorsunuz, destekliyorsunuz, ne kadar destek alabiliyorsunuz?

Maçın skoru ne kadar aleyhinizde olursa olsun yeniden denemeye hazır mısınız?

Hocam Maria Nemeth’in koçluk modeline göre yaşamda her şey bir oyun alanıdır, o bize hep şunu sorardı:
Acaba doğru oyunda mısınız?
Örneğin Messi harika bir futbolcu ama sizce Basket sahasında nasıl oynardı?

Siz doğru işte, uğraşta, evde ve ülkede misiniz?

Futbol günümüzün en önemli dünya oyunu, keşke insanlar sürekli olarak sadece Futbol oynayarak hesaplaşsalardı.

Ne dersiniz, acaba nasıl bir dünyada yaşardık?

Düdük çaldı, maç bitti, kupa kalktı, aklımda bu sorular kaldı

Sizin sorularınız ne?

Kategoriler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir