D-DAY (NORMANDİYA ÇIKARTMASI) ÜZERİNE

Bugün tarihte En Uzun Gün diye anılan Normandiya Çıkartmasının yıl dönümü.
6 Haziran 1944 günü Nazi Almanya’sına karşı Müttefik kuvvetlerinin İngiltere’den Avrupa’ya geri dönüşünün başlangıcı olan bu özel gün yıllardan beri törenlerle anılır.

Ben bu çıkarmanın öyküsünü Cornelius Ryan unutulmaz kitabı “En Uzun Gün” de okumuştum. Ryan bu kitabı her iki tarafın askerleri ile konuşarak 1959 yılında yazmıştı. O kitabı defalarca okuduğumu hatırlıyorum. Sonra bu kitabın filmini de defalarca gördüm. Savaşlara ve silah endüstrilerine duyduğum antipati bu kitap ile başladı, hala devam ediyor.

Yukarıdaki fotoğraf Normandiya sahillerine ilk çıkan askerlerle birlikte giden efsanevi savaş fotoğrafçısı Robert Capa tarafından çekilmiştir.

İşin duygusal yönü bir tarafa bu çıkartmanın iş alemini çok ilgilendiren bir başka boyutu daha var. O güne kadar tarihte görülmüş en büyük donanma ile çok büyük miktarda askeri ve malzemeyi Avrupa’ya çıkartmak için matematikçiler yepyeni bir matematik modeli geliştirdiler ve adını “Operations Research” koydular, bu konuda Boğaziçi Üniversitesinde okurken işletme yüksek lisans konum da bunun uzantısı olan “Operations Management” olmuştu.

İnsanlık o zamandan beri nice savaşlar gördü ve görmeye devam ediyor ve ne yazık ki bu hiç bitmeyecek gibi gözüküyor.

Ancak hala En Uzun Gün öyküsünden çıkarılabilecek dersler var:

Büyük felaketlere karşı çıkabilmek ancak büyük işbirlikleri ile mümkün.
O işbirliğinin sinerjisini en üst seviyeye çıkartmak her katılımcının en güçlü yönlerini bütünsel çabada doğru olarak birleştirerek mümkün.

Bu da ortak bir akıl, ortak bir vizyon ve misyon etrafında buluşarak mümkün.
Herkes kendisine düşen en doğru rolü en iyi şekilde yapmak zorunda.

Büyük hedeflere varmak için yorulmak, üzülmek ve acı çekmek gerekiyor.

Bugünün dünyasına bu büyük çıkartma gününün perspektifinden bakarsak çözümler için yeni ilhamlar bulabiliriz.

İnsanlık hem teknolojinin dayatmasıyla hem de içindeki ilkel var olma iç güdüsü ile başka bir dünya düzenine doğru sürükleniyor. Elimizdeki siyasi, ekonomik, sosyal ve dini modeller yeni geldiğimiz noktada bize bir çözüm sunmuyor. Tüm bu eski kurumların yenilenmesi ve yeni dünyanın ihtiyaçlarına göre şekillenmesi gerekiyor.

İnsanlık eroin bağımlısı gibi savaş bağımlısı olmuş vaziyette, sanayilerini sürdürmek için karşıtlıklar, düşmanlıklar yaratmak zorunda, güç blokları yaratarak bu bağımlılıktan çıkamayacağız.

Dünyanın önünde çok ciddi sorunlar var, çevre kirliliği, nüfus artışı, göçmen krizleri, daha bir çok şey, bunları yeni Normandiya kıyıları olarak düşünebiliriz. Oraya çıkabilmek ve insan soyunu daha iyi ve anlamlı bir dünyaya götürmek için iş birliği yapmak zorundayız.

Bu sefer karşımızdaki düşman aslında içimizde beslediğimiz egomuz.

Anlamamız geren şey ise dünyanın bir kısmında sürekli acı yaratarak kendi kabuğumuzda rahat edemiyeceğimiz, sonunda o ateş bizim yuvamızı da yakacak.

Türkiye’ye gelince, seçimler bitti, acaba döviz fiyatları ne olacak?

Kategoriler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir