BİR SANAT TAPINAĞINDAN KOÇLUK ÜZERİNE ALDIĞIM İLHAMLAR

Pompidou Merkezi Paris’in göbeğinde yer alan dünyanın en önemli müzelerinden birisi.

1962-1968 yılları arasında Fransa Cumhurbaşkanı olan Georges Pompidou’nun bir hayali vardı:

Görsel sanatlar, edebiyat, müzik, sinema ve tasarımı bir araya getiren bir kültür merkezi oluşturmak.

Pompidou’nun ömrü bu binanın gerçekleşmesini göremedi ancak iki genç mimar olan Renzo Piano ve Richard Rogers binayı o güne kadar görülmemiş bir modern tasarımla onun vizyonuna hayat verdiler.

Binanın tüm tesisat borularını dış tarafına modern heykel anlayışı ile yerleştirerek içersinde çok büyük bir alan oluşturdular.

Binanın açılışını yapmak bir sonraki Başkan Valery Giscard d’Estaing’e nasip oldu.

Kültür merkezinin asıl amacı insanları sanatın her çeşidi ile bire bir karşılaştırmak, düşündürmek ve geliştirmek idi.

Ben ziyaret ettiğimde binanın girişinde şöyle bir yazı görmüştüm:

Biz Pompidou ailesi inanıyoruz ki sanata açık olan, sanatla yakın yaşayan toplumlar her zaman gelişime daha çabuk adapte olurlar. Bu yüzden böyle bir merkezin kurulmasına öncülük ediyoruz.

Bir taksi şöföründen öğrenmiştim, Paris’te irili ufaklı 300 den fazla müze varmış, zaten devlet Paris’i en büyük müze anlayışıyla yönetiyormuş. Ancak Pompidou’nun tüm bu müzelerden farklı olan bir yönü var. Gerçekten halka açık. İçinde bir çok faaliyet gerçekleşiyor. Etrafındaki alanda her an bir çok insan geziniyor konuşuyor, kısaca müze hep yaşıyor,

Sanata açık olan toplum düşüncesi zamanla bende farklı boyutlara ve sorulara dönüştü.

Koçluk mesleğinden ve eğitiminden bahsedilirken hep şu ifade kullanılır:

Koçluğun Bilimi ve Sanatı.

Önce mesleğimizi teknik boyutuyla öğreniriz ama bu bir başlangıçtır.

Daha sonra işin sanatını öğrenmemiz gerekir. Bu ise öğrendiğimiz teknikleri kendi kişiliğimiz ve birikimimiz ile içselleştiterek kendi sesimizi bulmaktır.

Aynısı müzikte de vardır, önce teknik ile başlanır sonra öz sesimizi keşfederiz.

Pompidou’nun vizyonundan bakarsak bence şunu da farkedebiliriz. Biz koçlar da tüm insanlar gibi sanata açık ve yakın olarak mesleğimizdeki gelişimlere çok daha hızlı adapte olabiliriz.

Koçluk teknik seviyede herkes tarafından öğrenilerek yapılabilir ama ruhsal boyuta çıkabilmek için farklı sanat kaynaklarından ilhamlarla yol almak gerekir.

Karşınızda yol arkadaşlığı yaptığınız kişinin her söylediği sesi bir müzik, her mimiğini bir şiir gibi görebilirseniz koçluk yolculuğunda gök kuşağının altına yaklaştığınızı söyleyebilirsiniz.

Pompidou Merkezinin iki mimarından birisi artık yaşamıyor, ama diğerinin bir eseri İstanbul’un bağrında bizimle beraber, Renzo Piano’nun tasarımı İstanbul Modern’e her gittiğimde bu ulu mimara teşekkür ediyorum.

Sanat hayattır, hayat ise sanat, biri olmadan diğerinin anlamı yoktur.

Siz kendi mesleki yaşamınızda sanattan nasıl besleniyorsunuz?

Kategoriler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir