Geçen haftaya damgasını vuran şey Deprem oldu.
Tüm gündemler alt üst oldu. Her kafadan bir ses çıktı. Kimi dedi ki işte bu beklenen deprem idi, arkası yok.
Kimi dedi ki bu daha çerez, ana sıcak yemek sonra gelecek.
Acıklı olan depremden daha çok deprem hakkında konuşan hiç kimseye inanmamak.
Deprem tedbirleri konusunda not karnemiz baştan aşağı sıfır. Tek geçtiğimiz ders tevekkül felsefesi, onda da tevekkülden ne anlamamız gerektiği konusunda ciddi şüpheler var.
Kervan yolda düzülür felsefesinde bile sonradan da olsa bir harekete geçme var.
Güneydoğu depremlerinden beri aynı noktadayız. İnşallah Allah o günleri bize bir daha göstermesin.
Ama doğa başka bir frekanstan bize ön bildirim yapıyor. Deprem gerçeği toplumun tüm duyarsızlığı ve beton severliği boyunca yaşamımızı kıskaca alıyor.
Bu arada dünyanın da çivisi çıkmış durumda. Amerika demir tarayan bir mavna görünümünde, demokrasinin koruyucularının bu konuda daha gidecek çok yolları var, bunu anlıyoruz.
Hindistan ve Pakistan savaş tamtamları çalıyor, halklarını doyuramayan yönetimler ego şarapları ile sarhoş oluyorlar.
Avrupa kendini arıyor ama ara ki bulasın.
Bu arada Voyager uyduları uzayın bildiğiniz uzay olmadığının bilgilerini yollarken bitmeyen savaşlar ve sosyo-ekonomik kaoslar şu paylaşamadığımız minicik soluk mavi gezegenimizi tehdit ediyor.
Bilmiyoruz, bizden önce kaç tane insanlık medeniyeti var olmuştu ve kayboldu.
Derdimiz ekonomi, pahalılık, siyaset ve futbol.
Merkez Bankasının dövizi zapt etmek için yaktığı rezervlerden çok Fenerbahçe’nin puan farkını kapayıp kapayamayacağını merak ediyoruz.
Hıdırellez bu yıl erken geldi, umarız Bahar da yakında yüzünü gösterir.
Sizin gündeminizde neler var?